5 Kasım 2017 Pazar

Ben Buradan Okuyorum - Tim Parks

Hakkını teslim etmeli, Tim Parks çok hoşsohbet bir adam olsa gerek. Hem romancı, hem öğretmen hem de çevirmen. Sıcakkanlı, dürüst bir yazar. Kitabın birkaç yerinde iyi bir hikayenin nasıl olması gerektiğine ve kendi kitaplarında bunları nasıl başaramadığına dair somut örnekler bile veriyor. Bin yıllar boyunca dünyaya öyle ya da böyle hükmetmiş Britanya'nın yetiştirdiği burnu hafif yukarı kalkık yazarların tersine bir tavır bu. Bunu yazarın kişiliğinin yanında ömrünün son otuz yılını görece sıcak bir ülkede, İtalya'da geçirmesine bağlayabiliriz biraz da. Parks'ın başka hiçbir kitabını okumamıştım. Bir hayli zor sayılan İtalyan kanonlarını İngilizce'ye çevirdiğini bilmem dışında romancılığına ve çevirmenliğine dair hiçbir fikrim yok. Ben Buradan Okuyorum'u hiç sıkılmadan, arada bir hayret ederek, gülerek okudum. 

Parks bu kitabında edebiyatla, çeviriyle ve genel olarak kitaplarla içli dışlı herkesin arada bir sorduğu basit görünen sorulara cevaplar veriyor. Neden öyküler yazarız (anlatırız)? Öykü yazmamıza gerek var mı? Edebiyat eğitimi gerekli midir? Bir kitaba başlayınca onu bitirmek şart mıdır? E-kitaplar yaygınlaşmalı mıdır ve okumaya katkıları/zararları nelerdir? Telif hakkı neden vardır? Akademik edebiyat eleştirisi ne işe yarar? Ödüller edebiyata katkı sağlar mı? Bunlar gibi yığınla soruyu ve cevaplarını bu kitaba hoş bir dille sığdırmış Parks. Benim en çok hoşuma giden yönü Parks'ın bu sorulara cevap ararken  yer yer kendini yazar/çevirmen sıfatından sıyırıp iyi bir okuyucu referansıyla konuşması. 

Parks birçok yazarın ayıp, edebiyata ihanet sayıp dillendiremeyeceği şeyleri açık yüreklilikle söylüyor. Asla öykü anlatmak zorunda değiliz, ama seviyoruz ve alıcısı var, diyor mesela. Kindle okuma zevkini öldürmez, hatta çocukken okuduğumuz resimli kitaplardan ciddi kitaplara geçmek gibidir, - okurluk bağlamında - yetişkinler içindir. (Kitap kokusu, sayfaya dokunma hissi diye tutturanlara da basılı Dan Brown ve Jane Austen kitaplarından aynı zevki mi alıyorsunuz, diye soruyor).  Bir kitaba başlayıp çok sevdiyseniz bile bitirmez zorunda değilsiniz (Parks burada Kafka'dan örnek veriyor basit ve akla çabucak gelebilecek şekilde: birer sona sahip olmayan Amerika ve Şato; bu kadar yeter denip alelacele bir son yazılmış gibi duran Dava). İsteyen akademik edebiyat eleştirisi yapsın, ama kütüphaneler dolusu makaleler Parks'a aşırı bağnaz ailesinin kütüphanesindeki İncil tasvirlerini hatırlatıyor. 

Bütün bunların yanında Parks, neden bazı milletlerin edebiyat konusunda ayrıcalıklı olduklarını, bütün dünyada alıcılarının bulunduğunu, bazı milletlerinse Salman Rüşdi ve Orhan Pamuk örneğinde görüldüğü gibi ne dünyalı ne de yerel olabildiklerinden bahsediyor. Yaptığı tespitler sektörün (evet evet, gayet de sektörün) içinde olan birinden geldiği için gerçekten önemli. Burada hepsini uzun uzun anlatmak istemiyorum. 

Benim kitapta en sevdiğim kısım ise edebiyatın dilleri ve çeviri üzerine konuştuğu son birkaç bölüm oldu. Parks İtalyanca'dan İngilizce'ye çeviri yaptığı sırada yaşadığı edebi sorunları, kültür ve dil problemlerini çok somut alıntılar vererek, metinlerin İtalyanca asıllarını ve olası İngilizce çevirilerini okuyucuya sunarak anlatıyor. Bir dilden diğer dile çeviri yaparken kaynak eserin yazılış tarihi, amacı, dili ve hedef dilin orijinal eserin yazıldığı tarihteki durumu üzerine çok ilgi çekici tespitler yapıyor. Ben kitabı İngilizce aslından okudum. Türkçe çevirisini Roza Hakmen yapmış. Parks'ın işaret ettiği çeviri problemlerini Hakmen'in bu kitabı çevirirken yaşamış olması da çok muhtemel. Fakat Türkçe çevirisinde Hakmen bunları nasıl ele almıştır bilmiyorum ve çok merak ediyorum. 

Ben Buradan Okuyorum herkese önereceğim bir kitap değil. Ama okur yazarlık ve çeviri üzerine kafa yoranların okuma imkanları olması durumunda kaçırmamaları gereken, çok tatlı bir kitap. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder